Zeka seviyesi ?


bilgesuÇevrim Dışı

Kayıt: 07/01/2008
İl: Ankara
Mesaj: 44
bilgesuÇevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 19 Ocak 2009 17:33
[QUOTE=erenyel]Genel olarak cichlid ler mi daha zekidir yoksa tuzlu su baliklari mi ? [/QUOTE]


Bana göre hepsi zekidir. Ama en zekisi "YUNUS" balıklarıdır.

Saygılar...

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

umitleeÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 31/01/2007
İl: Istanbul
Mesaj: 1505
umitleeÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 19 Ocak 2009 17:37
[QUOTE=reis]Benim bildiğim en zeki balıklar discus ve astronot'tur.[/QUOTE]
 
Katılmakla birlikte ( özellikle Astronot konusunda ) benim Frontozamda oldukça akıllıdır. Hatta zeka küpüdür Big%20smile
 

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

GurdjanÇevrim Dışı

Kayıt: 08/10/2010
İl: Istanbul
Mesaj: 405
GurdjanÇevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 18 Mayıs 2012 15:41
En zeki balık Kakadu olarak bilinen ''Apistogramma Cacatuoides'' tir. Bunu bilen bilim adamları da balıklar üzerinde araştırma yaparken Kakadu türünü sıklıkla kullanıyor.(Hiç sevmesemde)

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

Oguz SAGLAMÇevrim Dışı

Kıdemli Akvarist
Kayıt: 13/04/2009
İl: Istanbul
Mesaj: 138
Oguz SAGLAMÇevrim Dışı
Kıdemli Akvarist
Gönderim Zamanı: 18 Mayıs 2012 16:04
"Hangisi zekidir?" sorusunun yanıtını aramadan önce "zeka" kavramını biraz irdelemekte fayda var.
Zira bu "balık zekası" "balık hafızası" vb konular temcit pilavı gibi sık sık sofraya düşer.
Zeka "hayatta kalabilmek becerisi" mi? Şartlı refleks basamaklarının ardından akvaryum içine konulmuş oyuncak topu oyuncak kaleye sokup yem kazanmayı öğrenmiş olmak mı. Akvaryumda tutsaklığı reddedip açlık protestosu arkasından ölüp gitmek mi?
Zeka kavramı çok değişken. İnsan ölçütünde zeka ile diğer canlılar ölçütünde zeka apayrı kavramlar.   

Böyle bir sorunun net / kesin bir yanıtı yok. Herkes fikrini söyler, bir sonuca varılamaz. Bence de pufferlar zeki. 

Her neyse, bu forumun acısu kısmında yazdığım uzun mesajlar içinde balıkların mental yetenekleri ile ilgili bir kısım da vardı. Alıntılamak istedim izninizle:

SIRADIŞI ORTAM, GELGİT ZORLUKLARI ve ZEKÂ

 

Sıradışılıktan, gelgit ortamlarının sıradışı zorluklarından, ortamın diğer tatlı ve tuzlusu sistemlerine göre ne kadar kaygan/değişken ve düşmanca değiştiğinden bahsedilmişken sıra bu durumla zekâ arasındaki ilişkiye hakkında değerlendirme yapmaya geldi.

 

Babamın (kulakları çınlasın) güzel bir lafı vardır; “Zekâ değişen koşullara uyum sağlayabilme yeteneğidir” der. Bu hem ademoğlu için hem de diğer gezegendaşlar için geçerli bir tabir. Balıklar için de…Bu kadar zorlu bir ortamda yaşayacak balıkların doğayı iyi anlaması ve yaşam çevrimlerini ona göre düzenlemesi gerekir.

 

Bir anlamda gelmeye çalışılan saadetlerden biri de şudur; çeşitli balık özneli forum ortamlarında sık sık açılan can sıkıcı mesajların yazıldığı başlık konularından birisi - Balık hafızalı ne demek. Balıklar “balık hafızalı” mı? – konusu.

 

Su dünyasının koyu gizemli renklere bulanmış sisler altındaki alacakaranlık kuşağının balıklarının önemli bir yeteneği de yuvalarını bulabilme yeteneğidir. Bu canlılar kısa süreli ve belli aralıklarla yiyecek peşinde yolculuğa çıkmak zorundadır. Bu nedenle de sular çekilince kötü koşullardaki yerlerde kapana kısılabilirler. Çoğu tür kendine uygun bir sığınağa – ki bu zaman zaman bir gelgit havuzu da olabilir – dönebilme yeteneği geliştirmiştir. Bu türlü bir sığınak bulması gerekmeyen, kayalar ve bitkiler altında yaşayan türler ise böyle bir yeteneğe ihtiyaç duymazlar.

 

Kendi yuvasını ve haliyle belli bir bölgenin topoğrafyasını tanıyabilme yeteneği, gelgit balıklarının avcılardan ve suların kabardığı gel zamanında oluşan girdaplardan kaçabilmek için yardımcı olur. Yuvaya dönme davranışı hakkında bu güne kadar yapılmış çalışmaların çoğunda, gelgit havuzlarında yaşayan bir iskorpit türü olan Oligocottus maculosus Girard 1856 (- tidepool sculpin) ele alınmıştır.

 


Oligocottus maculosus

Fotoğraf: http://www.nanfa.org/NANFAregions/or_wa/98pics/sealrocks.htm

 
Uygulanan standart teknik, belirli bir bölgede yakalanan balıkların renkli plastik boncuklar tutturularak etiketlenmesini ve işaretlenmiş balıkların başka bir bölgeye götürülerek serbest bırakılmasını içerir. Araştırmacı daha sonra balıkların ilk toplandıkları yere tekrar giderek kaç tanesinin geri döndüğünü inceler. Newfoundland Memorial Üniversitesi’nden John M. Green ve İngiliz Kolumbiyası Üniversitesi’nden Gwenneth J. S. Craik, O. maculosusların % 80’inin yuvalarından 100 mt uzaklaştırıldıklarında bile geri döndüklerini gördüler. Genç balıkların evlerini bulabilme yetenekleri yaşlılardan daha azdı ve bu yeteneklerini uzun süre koruyamıyorlardı. Bazı yaşlı balıklar ise, laboratuvarda altı ay tutulduktan sonra bile yuvalarını buluyorlardı.

 

İskorpitin yuvasını bulma konusunda hem koku hem de görme duyularının önemli olduğu anlaşılıyor. Ancak hangisi daha önemli onu anlamak zaman alacak gibi görünüyor. Craik daha yaşlı balıklarda bu duyulardan herhangi birinin yeterli olabileceği ancak daha genç balıklarda her iki duyunun da gerekli olduğu sonucuna vardığını söylemekte.

 

Gelgit balıklarının nasıl olup da suların durum ve devinimlerini sezdikleri ve bu avantajla kendi etkinliklerini gelgit ritmine göre ayarladıkları da ilginç bir yönleridir. Balıkların tuzluluk, sıcaklık, oluşan girdaplar ve anaforlar ve ışık yoğunluğunun değişimine doğrudan tepki vererek bunu sağladıkları akla düşse de bir önemli mekanizma daha var. Robin N. Gibson’ın yaptığı son çalışmalar, bu parametreler laboratuvarda sabit tutulsa bile, farklı familyalardan bazı balıkların gelgit periyotlarıyla ilgili davranış ritimleri sergilediklerini gösterdi. Balıklar suların çekilmesinin beklendiği zamanlarda dinlenmeye geçiyor, suların geri dönmesi beklendiği zamanlarda da harekete geçiyorlardı.

 

Böyle bir biyolojik ritim nasıl oluştu bilinmiyor, ancak araştırmalar, suların kabarması ve çekilmesi anında oluşan hidrostatik basıncın bu konuda kısmen de olsa payı olduğunu gösteriyor. Birçok gelgit balığında yüzme kesesi, yani kemikli balıkların basıncı saptamasında payı olduğu düşünülen organ yoktur. Bu nedenle de basınç değişimlerini nasıl belirledikleri halen bir sır. Kimi zaman, balıkların gelgit periyotlarına verdiği tepkinin günlük aydınlık ve karanlık döngüsüyle, hatta belki içsel bir 24 saatlik ritimle belirlendiği gözlenir. Laboratuar dışında yapılan çalışmalar, birçok türün etkinlik düzeninin tümüyle günlük olduğunu ortaya çıkarmıştır. Büyük olasılıkla balıkların üreme, beslenme, avcılardan korunma gibi ana etkinlikleri için görme duyusuna bağımlı olmaları buna neden olmaktadır.

 

Gelgit kuşağı, diğer özellikleri bir tarafa, beslenme açısından sunduğu zengin imkânlarla caziptir. Özellikle ılıman bölgelerdeki kayalık sahillerde gözlenen oldukça zengin canlı miktar ve zenginliği burada farklı beslenme tarzlarına yol açmıştır. Birçok tür beslenme alışkanlıklarını mevsimlik ya da yıllık olarak değiştirir ve hatta bazı türler yaşlandıkça beslenme davranışlarını değiştirir. Böylece zaten karışık olan beslenme zinciri iyice dolaşır, karışır. Alacakaranlık kuşağı balıklarının büyük kısmı karnivordur. Bazıları hem bitki hem hayvansal gıdalarla beslenir. Birkaç tür ise tamamıyla bitkisel besinlere yaslanır.

 

Kayalık sahillerdeki avcı gelgit balıklarının bitki ve hayvan popülasyonları üzerindeki etkileri konusunda pek detaylı bilgi bulunduğu söylenemez. Gelgit balıklarının sayısını ve dağılımını değiştirmek ve hatta saptayabilmek çok zor, haliyle de bu alandaki araştırmalar ve ilerlemeler çok yavaş gelişmiş ve gelişmekte.


Alacakaranlık gelgit kuşağının balıkları son derece olağandışı zor koşullarla başa çıkabiliyorlar, su kaybına dayanıklılar, su kimyasındaki salınımları göğüsleyebiliyorlar, gereğinde açık atmosferde hava soluyabiliyorlar, geniş bir besin yelpazesinden faydalanıyorlar, yumurtalarını fiziksel ve biyolojik tehlikelere karşı koruyorlar. Ancak su dünyasının alacakaranlık kuşağının sıradışı balıklarla işgal edilmesini doğal seçilim zemininde anlamak istiyorsak, bu kuşakta yaşamanın avantajlarının ne olduğunu sorgulamalıyız. Bir birine yakın gelgit kuşağı ortamlarının aynı ya da farklı rekabet ve avcılık ortamları oluşturduğu konusunda henüz bilgimiz yok. Bu kuşakta yaşamanın temel kazancının sudaki avcılardan kaçmak olduğu sık sık öne sürülmüş ve savunulagelmiş olsa da, sular çekildiğinde ve sucul avcılardan gelecek tehlike en aza indiğinde, bu kez yükselen tehlike karadaki ve havadaki avcılar olmaktadır.

 

Anlaşılması güç alacakaranlık kuşağı. Gizemli, sıradışı, ürpertici. Emin olun akvaryumları da öyle...

 
Bu başlıkta, bir üst mesajda bahsedilen kitaptaki (ISBN NO: 975-403-062-6) makalelerinden faydalanılan Michael H. Horn ve Robin N. Gibson’a hayranlık ve şükran duygusu duymamak mümkün değil.

 

Alıntı kısmı bu kadar.


Zeka'nın bir tanımı da değişen koşullara uyum sağlayabilmek yeteneğidir. Balığı doğal ortamından koparıp binbir türlü küçücük tutsaklık akvaryumlarında yaşatabiliyorsak, üstelik onlar da buna uyum sağlayıp ilave olarak üreyip soylarını bile sürdürme çabasına devam ediyorlarsa hangisi zeki?; "Akvaryum'un içindeki mi dışında onları izleyip (hangi balık zeki) diye sorgulayan mı?


Saygılarımla,


Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir