F0'ın açılımı.


stdraqonÇevrim Dışı

Kayıt: 08/09/2010
İl: Zonguldak
Mesaj: 373
stdraqonÇevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 01 Şubat 2014 13:55
Arkadaşlar gölden gelen balığa F0, onun yavrusuna F1 diyoruz ama neyin kısaltmasıdır bu F? Bülent ÖNER2014-02-02 22:05:14

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

MertBnglÇevrim Dışı

Kayıt: 18/10/2013
İl: Ankara
Mesaj: 18
MertBnglÇevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 01 Şubat 2014 18:48
f0 yerine genellikle p kullanılır parents(ebeveynler), f1: first filial(1. yavru), f2: second filial(2. yavru) diye gider bu

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

CastieLÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 23/09/2013
İl: Izmir
Mesaj: 595
CastieLÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 01 Şubat 2014 18:59
Merhabalar,
Daha önce bu konuya değinilmişti ve LIGHTNING nickli arkadaşımız buna cevap vermişti..

[QUOTE=LIGHTNING] Filial sözcüğünün baş harfi evlat, döl anlamında. Mendel bu terimi kullanmış, mendel genetiği diye aratılabilir.
Saygılar..
[/QUOTE]

Buda aynı konudaki başka bir mesajı..

[QUOTE=LIGHTNING]
Konu balığın nereden yakalandığı değil,"f" teriminin ne anlama geldiği, bunuda;
Gregor Johann Mendel
Avusturyalı rahip , botanik kalıtım bilgini. 
Bitkiler üzerinde yaptığı incelemelerle kalıtımın temel yasalarını ortya koymuş ve kalıtım biliminin öncüsü olmuştur.
22 Temmuz 1822’de Silezya’daki Heinzendorf’ta (Bugün Çekoslavakya’da Hyncice) doğdu.6 Ocak 1884’de Moravya’daki Brünn’de (Bugün Çekoslavakya’da Brno) öldü.Çekce ve Almanca konuşulan Silezya’da yerleşmiş üç çocuklu bir ailenin tek erkek çocuğu olan Mendel ‘in babası çiftçi,annesi ise kuşaklar boyu bahçıvanlıkla uğraşan bir ailenin kızıydı.Daha çok küçük yaşlarda ,babasından bitki yetiştirmenin tüm inceliklerini öğrenen Mendel 1833’de Leipnik’teki , bir yıl sonra da Trappav’daki bir liseye gönderildi.Burada üstün başarısıyla dikkati çekince 1840’da lise diplomasını aldıktan sonra üniversite öğrenimine hazırlık amacıyla Olmütz Üniversitesi’nde felsefe derslerini izledi.Ailesinin kısıtlı ekonomik koşulları nedeniyle , bu kurumdaki iki yıllık eğitimini küçük kardeşi Theresia ‘nın çeyiz parasının bir bölümünü harcayarak sürdürebilen Mendel, 1843’te fizik profesörünün önerisiyle Brünn’deki Augustinus tarikatının manastırına girdi ve Gregordini adını aldı.1844-1848 arası bir yandan din eğitimini görürken, bir yandan da manastırın bilimsel araştırmaya önem veren yaklaşımından yararlanarak felsefe Enstitüsü’nde tarım ağırlıklı dersleri izledi.1847’de rahip olan ve kısa süre bir hastanede görev alan Mendel, daha sonra 1849’da Brünn yakınlarındaki Znaim’de bir okula yedek öğretmen olarak atandı.Bu yeni işini sevmiş , ders verme hakkını kazanarak doğa bilimleri öğretmeni olmaya karar vermişti.1850’de bu amaçla girdiği üniversite sınavlarında jeoloji ve zooloji konularında başarı sağlayamayınca bu şansını yitirdi, ancak manastır yetkililerinin de desteği ile bilgisini artırmak üzere Viyana Üniversitesi’ne gönderildi.1851-1853 arası bu kurumda doğa bilimleri ve botaniğin yanı sıra , kendisine daha sonraki araştırmalarında yararlı olacak istatiksel yöntemler konusunda öğrenim gören Mendel, 1854’te Brünn Teknik Okulu’nda fizik ve doğa tarihi dersleri için yedek öğretmenlik görevine getirildi.1856’da yeniden üniversite sınavlarına girdiyse de gene başarılı olamadı.Bu dönemde başladığı bitki melezleme çalışmalarını 1861’e değin sürdürdü.O yıl manastırın baş rahipliğine atandığından ,zaman ayıramadığı bilimsel araştırmalarını büyük ölçüde azaltarak manastırı dini vakıflara daha çok katkıda bulunmaya zorlayan bir yasa nedeniyle yerel hükümetle ve eğitim bakanlığı ile uzun yıllarını alacak bir mücadeleye giren mendel, bu dönemde bir yandan manastırın
yönetimi ile ,bir yandan da 1876’da yönetim kuruluna atandığı bir Maravya bankasının işleri ile uğraştı.

Mendel’in Çalışmaları: 

Mendel yirmi iki çeşit bezelye varyetesi elde etmişti.Bir şans eseri olarak seçtiği bitki ve aldığı özellikler onu başarıya götürmüştür.Çünkü:

1)Tek bir kontra (zıt) özellikle(karakterle) çalıştı.(Yeşil tohumları sarı tohumlarla , pürtükleri düz tohumlarla çaprazladı.)

2)Sayısal (kalitatif) çalıştı, meydana gelen tipleri dikkatlice fenotiplerine göre sayıp not etti.

3)Şans eseri öyle bir bitki seçti ki bu bitkiler içinde oranları en belirgin ve açık olarak verebilen bezelye bitkisiydi. Eğer Mendel başka bir bitkiyle ve bezelyedeki diğer özelliklerle çalışsaydı hiçbir zaman bu oranları elde edemeyecekti. 

Mendel zıt özelliklerde saf ırkları elde ettikten sonra onları çaprazladı.Örneğin ;sarı bezelyeleri yeşillerle, üzerleri düz tohumları pürtüklülerle çaprazladı.Elde ettiği bütün tohumlar düz ve sarı renkliydi.Üstelik baba yada ana sarı renkte olsun bu özellik değişmiyordu.O zaman Mendel, bu zıt özelliklerden bir tanesinin eşeye bağlı olmadan diğerine başat(dominant=baskın) olduğunu anladı.Bezelyelerin çeşitli strain(ırk)’leri üzerinde yaptığı değişik gözlemler onu‘’Dominantlığın Yasası’’ genelleştirmesine yöneltti.”Eğer bir özelliğin iki seçeneği aynı bireyde bulunursa , yalnız bir tanesi kendini tümüyle belli eder.”İlk dölde görülen özelliklere (dominant=başat=baskın özellik)dedi.Zıt özeliklere de (resesif=çekinik özellik) dedi.İki saf ırkın birleştirilmesinden meydana gelen bireylere first flial generation anlamına kısaltılmış şekilde F1 ismini verdi. F1 bireylerini kendi aralarında tozlaştırarak F2 dölünü elde etti.Mendel, F2 ‘de hem başat hemde çekinik özelliklerin ortaya çıktığını gözledi.Başat ve çekinik özelliklerin oranı hemen hemen sabitti ve 3:1 ‘e eşitti. F2 ‘de 5474 yuvarlak bezelyeye karşı 1850 köşeli bezelye elde etmişti, yani oran yaklaşık 1/3 idi.Bu sonuçtan Mendel Şunları yorumladı:

1.Kalıtımı etkileyen faktörler birbirinden ayrılabilmektedir.

2.Kalıtım birimleri çift olmalıdır.

3.Gametlerde bu çiftler birbirinden ayrılmalıydılar ve her gamet yalnız bir kalıtım birimini (ünitesini) içermeliydi.

Yeşil tohumlar için kalıtım faktörü , sarı faktörün bulunduğu yerde etkisini göstermiyordu.( F1 ‘ de olduğu gibi) F1 ‘ de gamet oluşumu sırasında bu faktörler birbirinden ayrılmaktadır.Eğer yeşil renk meydana getirecek faktörle iki gamet birleşirse F2 ‘ de yeşil renkli tohumlar görülecektir.Bu Birinci Mendel Yasası olarak bilinir: ’’Ayırılımın Yasası’’

Diğer gözlemlerinde Mendel, düz tohumlu sarı bezelye ile pürtüklü yeşil bezelyeleri çaprazladı. F1 ‘ in hepsi düz sarı renkliydi.Bu bitkileri kendi aralarında çaprazladığında F2 ‘ de dört çeşit kombinasyon açığa çıktığını gördü.Onları saydığında 315 tane düz-sarı , 101 tane pürtüklü-sarı , 32 tane pürtüklü-yeşil bezelye tohumu elde ettiğini gördü.Yaklaşık olarak aralarında 3:1 oranı vardı.(416 sarı / 140 yeşil; 423 düz / 133 pürtüklü )Burada tohumların renginin , şekline bağımlı olmadan kalıtıldığı da açıkça anlaşılıyordu.Eğer 2 özellik ortak olarak göz önüne alınarak hesaplanırsa (sarı-düz) / (yeşil- düz) / (sarı- pürtüklü) /(yeşil pürtüklü) = 9 / 3 / 3 / 1 olduğu görülür. Buna ikinci Mendel Yasası , ‘Özelliklerin Bağımsız Kalıtımı Yasası’ denir.

Mendel , bezelyeler üzerinde yaptığı özenli çalışmalar ile bugünkü genetikçilere önderlik eden kalıtımın ilkelerini bulmuştur.Fakat bu ilkeler çok sonraları yayınlanmıştır. (1886).O zamanlar bilim adamlarının kromozomlar üzerinde yeteri kadar bilgileri olmadığından , bu buluş, uzun zaman ilgilerini çekmemiştir.1876 yılında Eduar Strasburger , mitozun kromozomal ayrıntılarını , 1887 yılında Eduard Van Beneden , mayozun önemini ve işleyişini ortaya koymuşlardır.Aynı yıllarda Weismann , gametlerdeki kromozom sayısının soma hücrelerindeki sayısının yarısı kadar olduğunu bulmuştur.Eldeki bu verilere dayanarak kalıtım materyalinin kuramsal olarak kromozomlarda toplandığı tahmin edilmiş ve farklı ataların çaprazlanmasından , özelliklerin önceden tahmin edilen bir oranda yavrulara geçeceği saptanmıştır.

1900 yıllarında bağımsız olarak çalışan üç biyolog , Hollandalı De Vries, Alman Correns ve Avusturyalı Van Tschermark dış özelliklerin (fenotiplerin) saf kan ataların birleştirilmesinde belirli bir oran dahilinde katıldığını ikinci defa buldular.Yaptıkları incelemede bunun daha önce Mendel tarafından bulunduğu saptanınca önceliği Mendel’e vererek bu yasalara ‘’Mendel Yasaları’’ ismini verdiler.Eldeki sitolojik ve genetik bilgilerle W.S.Sutton ve C.E. Mc Clung birbirlerinden haberleri olmadan kalıtsal faktörlerin kromozomlarda toplandığını buldula(1902).
Morgan, 1911’de belirli özelliklerin beraberce kalıtılma eğiliminde olmasından , gen ismini verdiği , lokusların , kromozomlar üzerinde , bir ip üzerindeki boncuklar şeklinde dizildiğini varsaydı.

 

Yeterli olmuştur diye düşünüyorum :)

Yine buradan yola çıkarak, f0 xxxxx'in f1 yavruları şeklinde sunumu yapılan her balığın atasıyla aynı olmayacağı, üretimde belirli bir yolun izlenmiş olması ve gözlemlenmiş olması gerekliliği ortaya çıkıyor. Konuya birazda bu açıdan bakarsak, profesyonel yaklaşımla, daha güzel olacak. Profili yükseltiriz belki.

[/QUOTE]


Saygılarımla..
CastieL2014-02-01 19:05:58

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir