Balığın anatomisini etkileyen faktörler.


EchoeÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 17/10/2005
İl: Bursa
Mesaj: 1829
EchoeÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 02 Nisan 2007 18:17

Merhabalar;

Böyle bir konu açmamın en önemli nedeni son yıllarda şekli şemali düzgün olmayan ve anatomik açıdan türlerinin özelliklerini taşımayan balıklarla sıkça karşılaşmamız.

Kafa yapmış sarı prensesler, Yüzgeçleri kısa kalmış Discuslar, Gözleri ağzından büyük tropheuslar... vs...

Renkleri değişmeye başlamış başka türler...

Acaba neden balıkların anatomileri bozulmaya başladı? Nerede o eski alımlı balıklar?

Neden akvaryumcu gezmeye her gittiğimde ve forumda karşılaştığım fotoğraflara baktıktan sonra gördüklerimden ötürü üzülüyorum?

Acaba nedir bütün bunların sebepleri?

1-) Üretim ve büyütme amaçlı kullanılan kimyasal ilaçlar ve hormonal maddeler mi?

2-) Doğadan alındıktan sonra akvaryum ortamlarında nesiller boyunca değişen özellikler mi?

3-) Kusturma, sağma, ya da uygun olmayan koşullarda bakım gibi doğal olmayan etkenler mi?

4-) Melezlenme mi?

5-) Yanlış bakım mı?

Birçok soru sorulabilir ve neden sıralanabilir.

Bu konuyu tartışmak istedim.

Konuya ilgi gösterip bilgilerini, tecrübelerini ve araştırmalarını paylaşacak arkadaşlara şimdiden teşekkür ediyorum...

 

Echoe2007-4-2 21:49:16

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

EnatiopuSÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 17/10/2006
İl: Antalya
Mesaj: 2009
EnatiopuSÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 02 Nisan 2007 20:17

Mustafa bey gerçekten güzel bir konu seçmişsiniz! Hobiyi yaşatalım derken neleri yok ettiğimizin farkına varamıyoruz malesef, ancak zaman geçip birşeyler öğrenildikçe işin ciddi boyutu daha iyi anlaşılıyor.

Bence sizinde altını çizdiğiniz bu konunun ve balıklardaki değişimin sebebi mutasyondur. Mutasyon kısaca binlerce bazdan oluşan Deoksiribonükleikasit (DNA = uzun yazımı hoşuma gidiyor) molekülündeki baz çiftlerinde oluşan değişiklikse, bir çiftde olan değişiklik bile canlının bütün yaşamını etkiler. Evrimi tetikler. (bir anlamda kendi ortamlarımızda binlerce yılda oluşacak süreci yanlış ve sapıtılmışını gerçekleştiriyoruz, doğada en azından doğal seleksyonla sağlıklı ve geleceği hakedenler yaşarken bizde hepsi yaşıyor) Bu oluşan mutasyon zararlı iken doğada çoğunlukla ya nötral yada yararlı olabilir. Mesela bakterilerde 10 milyon nesilde sadece birinde gözüke bilir. Mutasyonlar çoğunlukla zararlı olduğundan, bu oranın düşük olması canlılarımız için daha yararlıdır. Mutasyonu gerçekleştirmeyi mümkün kılan etkenler; X ışınları, virüsler, kimyasal maddeler, kozmik radrasyon ayrıca mitoz ve mayoz bölünmedede olabilir. Mutasyonun kendiliğinden, ortamla ilgili bir nedene bağlı olmadan (spontane) olarak ortaya çıktığı 1943 yılında Nobel ödülüne sahip Max Debrück ve Salvador Luria tarafından bulunmuştur. Daha sonra bu konu yeterince aydınlanmıştır. Bu bilim adamlarına göre mutasyonun nedeni tesadüflerdirki biz bu tesadüfleri akvaryum ortamında olası hale getiriyoruz. ( şuan doğal göllerindeki türlerden daha fazlası akvaryum ortamlarında, ve 5-10 yıl ömürleri olan bu canlıları her çiftleşmede genetik mutasyona zorluyoruz, tesadüfleri çoğaltıyoruz). Mutasyon olur ve doğal seçilime maruz kalır. Yani canlının mutasyondan nasıl etkilendiğini ancak yaşam mücadelesi ve çoğalma gibi süreçleri yapması sırasında anlamak mümkündür. Mutasyondan zararlı olarak etkilenenler bu süreç sırasında temizlenirler tabiki bu doğada olan bir süreçtir akvaryumlarımızda zararlı mutasyona uğramış canlılarımızıda doğada olması imkansız tekniklerle yaşatıp, piyasaya salıp sağlık türlerin genetik yapılarınıda bozup, doğa ananın işini yapmasına engel oluyoruz. Doğal seçilim sırasında yararlı ve nötral mutasyonların varlığını bilmeye olanak yoktur. Çünkü mutasyona uğramayan canlılar da yaşamaya devam edeceklerdir, yararlı ve nötral mutasyona uğrayan canlılar da yaşamaya devam edeceklerdir.

Gametlerde ortaya çıkan mutasyon genomun sürekli bir elemanı olarak yeni nesillere geçebilir. Mutasyon vücuttaki her hücreyi tutabilir. Canlıların genotipik nitelikleri ile, onun dışa yansıyan fenotipik nitelikleri vardır. Başka bir deyişle genlerle ilgili bazı nitelikler kendini hücrenin görünüşü şeklinde belli ederler. Bu görünüş bazan o kadar azdır ki, ancak biyokimsal yöntemlerle saptanabilir. Diğer bazı durumlarda ise abartılır ve hücrenin garip bir şekil almasına ve ölmesine bile neden olabilir. Bazı durumlardada metabolizmaya adapte olan bu değişikliklerde çarpık vucutlar ortaya çıkabilir. İşde sizinde bahsettiğiniz bu çarpık vucutlar bence genetik yapının değişmesinden kaynaklanıyor. Forum Dışı Konularda '' 2070 yılına yazılmış mektup'' isimli konuya çok benzer bir durum. Şuan kymetini bilmediğimiz canlılarımız ilerde acaba nasıl olacaklar?

Saygılar.


Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

bjkalleyÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 01/02/2003
İl: Yurtdisi
Mesaj: 9513
bjkalleyÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 02 Nisan 2007 21:07
Süper bir konu, tebrikler...

Bunu 2 haftadır düşünüyorum ve teoriye kavuştum diyebilirim. Durum genetik ancak mutasyon olduğuna inanmıyorum hatta değil diyebilirim. Bizler avcı canlılarız, çoğu av olan canlı gibi gözlerimizin biri bir uçta bir bir uçta değil de pek çok avcı gibi iki gözümüzde tek bir hedefe kilitlenir vaziyette. İşte bu yüzden, insani özelliğimizden dolayı bir akvaryuma bakınca 50 neon arasında ilk gözümüze çarpan en hasta veya en formu bozuk olur. Doğada da durum böyle. 2 tane balık (amerikan zebra diyelim) eş tutuyor, ilk yumurtlamada 100 yavru çıktı, ikincide 110 falan sonra 120 diye devam ediyor. Doğada canlıların sayısının sabit olduğunu düşünürsek bu doğan belki binlerce yavrudan ölen anne baba yerine sadece 2'si kalacak ve üreyecek. Bunlar da en göze batmayan en doğaya uyumlu, genleri en iyi ve şansı en yüksek canlılar olacak.

Çoğu yabancı üretici palyaço balıkları üretimine başladı ve bu balıkların azımsanmayacak bir kısmı belli bir nesilden sonra deseni bozuk beyaz ağırlıklı çıkıyor. Bunun dışında üretilen balıklar yakın akraba oldukları için hastalıklı genler illa ki bir yerde buluşuyor. Bu yüzden uzun nesiller akvaryumda üretilmiş balıkları almak pek sağlıklı değil diye düşünüyorum.

Saygılar,

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

EnatiopuSÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 17/10/2006
İl: Antalya
Mesaj: 2009
EnatiopuSÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 02 Nisan 2007 22:25

Refet bey olay genetik evet ama bu değişimin sebebi mitozda veya mayozda ortaya çıkan genetik deformasyon yani mutasyon. Yanlız doğada (sizinde dediğiniz gibi) doğal seleksyon ile güçsüz, sağlıksız, olanlar diğer predatörlere yem oluyor ve temiz sağlıklı ırk devam ediyor ve hatta gelişiyor. Ama bizim yetiştirdiğimiz canlıların göldeki nesli azalmasına rağmen biokütlesi devamlı artıyor buda akvaryumlarımızda oluyor. Kimse yavrularında kayıp istemiyor ve bir şekilde bu genetik deformasyona uğrayan balıklarda biokütleye dahil olup türün saf dizilimini bozuyor ve değişik bir tür ve özellik çıkıyor. Mutasyonu tetikleyen illaki radyo aktivite değildir. Kimyasallar mitoz ve mayozda bu sarmaldaki hidrojen bağları etkiledeğinden istenmeyen grup azotlar birleşiyor ve dizimde hata oluyor. Yani bir nevi mutasyon. Ama burda dikkat etmememiz gereken, bir ömür boyuncaki yavru sayısı her seferde artan amerikan zebramız değil, onun belki 50 sene önceden günümüze kadar gelen bütün soy ağacı ve onun yavrularının yetiştiği, geliştiği, ürediği ortam ve diğer canlılar. Bence bir çeşit mini hızlandırılmış evrim!

Birde eklemek istediğim labratuar ortamında çıkarılan yeni türler var Buna hiç değinmek dahi istemiyorum! Nekadar güzel albenili olsalarda Yazık!

Saygılar.

EnatiopuS2007-4-2 22:31:34

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

reisÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 04/02/2007
İl: Istanbul
Mesaj: 12935
reisÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 02 Nisan 2007 23:21

Merhaba Mustafa bey,öncelikle bana göre çok önemli bir konuya değinmişsiniz.tebrikler.

1. sorunun cevabı:Kesinlikle artık üreticilerin ve ithalatçıların çoğu balıkları daha albenili yapabilmek adına çeşitli hormonel ilaçlar(afra) vs.kullanıyorlar.

2.Sorunun cevabı:Bu konudaki düşüncelerimde şu yöndedir benim yunus kolonim,ilk yunuslarımın 4. 5.6. nesil yavrularıdır,ben bu koloniyi yaklaşık 12 yıl önce 4 dişi 2 erkek ile kurmuştum.Ama her damızlık altı ayıracağım grup için çapraz çiftleşme yöntemini seçtim yani sürekli aynı ana babanın yavrularından damızlık yapmadım.Sonuç benim bu günkü yunuslarımın  resimlerini artık forum üyelerinin çoğu biliyorlar. 

3.Sorunun cevabı:Kusturma üzerine forumda çok tartışma var gördüğüm kadarı ile bunlara yeni bir boyut kazandırmak istemiyorum.Fakat balıkların çokda sağlıklı ortamlarda yetiştirildiğini düşünmüyorum özellikle üretimhanelerde bu iş o kadar bilinçsizce yapılıyorki bazen o şartlarda o balıkların nasıl olupta ürediklerine bende şaşırıyorum.

4. Sorunun cevabı:Ben bu konu hakkında foruma yeni üye olduğum zaman bir yazı yazmıştım.Yani aynen sizin yukarıda söylediğiniz şeyleri söylemiştim,son zamanlarda pet shoplarda orjinal balık bulmak çok zor oldu ama bu işe yeni başlayan pek çok hobici balıktan anlamadığı için(ancak balıklarını aldıktan sonra forumda sorup öğreniyorlar) bu melez balıklar piyasada satılıyor.İşin bence dahada vahim olan yanı bunu üreticilerin bazıları para kazanma hırsı ile yapıyorlar,ben melezlenmeye yunus,electra örneği vermiştim yazımda,öm.ile bir çok soru aldım neden electra ile yunusu kırma yaparlar? diye bunun cevabı aslında çok basit,electra yunustan daha doğurgan bir balıktır yavruları daha çabuk büyür gelişir.Şöyle bir örnek vermiştim yetişkin bir yunus dişisi senede 5-6 kez 100-150 civarı yavru verir,ama electra dişisi senede 7-8 defa ve yunustan daha fazla yavru verirler.Ayrıca yunus yavruları diğer malavi türlerinin yavrularına göre daha yavaş gelişirler,ama electra yavruları daha hızlı büyürler.Sonuç itibarı ile para kazanma hırsı daha ağır basıyor diye düşünüyorum,adam ürettiği yavrunun orjinal olup olmamasına bakmıyor nasıl daha çok yavru alır nasıl daha hızlı büyütürümün peşinde.

5. Sorunun cevabı:Buda balık gelişiminde önemli bir etken balığı doğru beslemek ama maalesef bu konudada oldukça bilinçsiz akvaristler,Sizlere bir örnek vermek istiyorum 15 gün kadar önce forumdan bir arkadaşım bana msn ile ulaştı ve şunu soruyordu sarı prenseslerim yavru vermiyorlar,ona uygun ortamın nasıl olması gerektiğini anlattım herşeyi izah ettim en son olarak balıklarına ne yem verdiğini sordum arkadaşım balıklarına günde 3 defa dip yemi veriyormuş.Bu ve bunun gibi sorularla o kadar çok karşılaşıyorumki bazen msn den dakikalarca anlatıyorum arkadaşlara neler yapmaları gerektiğini.

Mustafa bey umarım faydalı olmuştur yazdıklarım.  Saygılar...


Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

fkarakaserÇevrim Dışı

Özel Üye
[B]13070,2[/B]
Kayıt: 30/09/2006
İl: Istanbul
Mesaj: 2406
fkarakaserÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 03 Nisan 2007 00:17

Merhaba,

Güzel bir konu gerçekten yalnız çok da fazla cevabı var mesela en önemli etkenin melezleme olduğunu düşünüyorum sizinde söylediğiniz kafa yapan prensesler gibi örnekleri mevcut..

İkinci bir neden olarak özellikle büyükşehirlerde kullanılan suyun kalitesinin giderek bozulması son günlerde forumda da  gördüğümüz üzere lepistes gibi hassas türlerin mantar, kuyruk erimesi, dropsy,karın çökmesi gibi iç hastalıklar vs.. hastalıklarla boğuşması gösterilebilir..

Üçüncü bir neden olarak bilinçsiz üretimdir,  kardeşlerin çiftleştirilmesi araya kan değişikliği yapacak balıkların atılmamasıdır ki vücut deformasyonları  buna  en iyi örnek olarak gösterilebilir..

Dördüncü bir neden ticari kaygılar ve yine bilinçsiz üretim nedeni ile yanlış büyütülen ve beslenen balıklarıdır, mesela betayı hacimsiz bir akvaryumda büyütürseniz yeteri kadar kuyruk yapmaz ve kısa kuyruklu kalır veya renkledirici ve büyütücü maddeler verilen balıklar kısa sürede  satış boyuna ulaşmasına rağmen çok dayanıksız olduğu gibi vücut formlarında da değişmeler görülmektedir..

Kısaca özetlemek gerekirse..

1- Melezleme ve kardeşlerin çiftleştirilmesi..

2- Balıkların doğal ortamına zaten uygun olmayan sularımızın kalitesinin de giderek bozulması.. (Arıtma işlemlerindeki kimyasalların yoğunlaştığını düşünüyorum ölçüm yapmaya bile gerek yok dikkat ederseniz çeşme sularının kokusu bile değişti)

3- Bilinçsiz üretim..

4- Ticari kaygı ve kullanılan hormonal maddeler.

İyi Günler,





  




Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

EnatiopuSÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 17/10/2006
İl: Antalya
Mesaj: 2009
EnatiopuSÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 04 Nisan 2007 10:19

Sonuçda değişimde mutabığız, gen açılması sebep. Nedenleri ortaya koyduk, peki çözüm? Gen havuzuna balık eklemek ilk çare, tatbiki, önlem almak mümkünmü; Malesef  Eğitim şart yani. Aklıma gelen bir soru, bio kütlesi chiclidlere göre çok çok daha fazla olan canlı doğuranlar (mesela Lepistesler), sazansılar ( mesela Japon balıkları) bu hayvanlarda neden bu kadar çarpılma olmuyor, beslenmeye başlanma zamanı Türkiyede ve dünyada çok daha uzun, ve tür çaprazlanması, kardeş çiftleşmeleri daha çok?

Saygılar.


Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

barracuda07Çevrim Dışı

Kayıt: 14/10/2006
İl: Antalya
Mesaj: 152
barracuda07Çevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 04 Nisan 2007 21:24

Çok güzel bir konu ve yazılanlarda bi o kadar mantıklı;

Türler içerisinde; gen açılması ve mutasyon,genotipik (gen dizilimleri) ve fenotipik (Morfolojiye etkisi) değişimlere neden olabilir.

Aslında bir bakıma ikiside aynı değişmilere yol açsabile,değişimi etkileyen faktörler farklıdır.

Mutasyon ; terimsel olarak DNA üzerinde meydana gelen değişimdir,bu bazen canlının faydasına da olabilir.Fakat kanserde bir mutasyondur.Değişimin canlı yaşamı üzerine ne gibi yararlar ve zararlar sağlayacağı doğa kanunları tarafından tespit edilir.Daha da basitleştirirsek doğal seleksiyon mutasyonun kontrolörü görevini yapar.

Türlerin uzun süre kendi içlerinde ,gen havuzuna yeni genler eklenmeden çoğalması türün karakteristik özelliklerini etkiler ve bu süreç uzarsa,yeni türlerin meydana gelmesini sağlar.Doğada izole bölgelerde yaşayan ( Adalar, Yüksek dağlar) canlılarda bu görülür. Darwin'in evrimi keşfettiği Galapagos Takım adaları buna en güzel örnektir.

Japon balıklar ve lepistesler üzerinde meydana gelen değişimler bence akvaryumdaki değişimin en iyi kanıtlarıdır.Onlarda meydana gelen değişimler çok daha açıktır ve hatta tür içerisindeki, alt tür ve varyetelerin sayısı diğer türlerden çok daha fazladır.

 


Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

CenKÇevrimiçi

Özel Üye
Kayıt: 18/11/2005
İl: Kocaeli
Mesaj: 1769
CenKÇevrimiçi
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 04 Nisan 2007 21:41

Arkadaşların tüm söylediklerine katılmakla beraber,bu türlü olumsuzluklara çare bulabilirmiyiz diye düşünüyorum,acaba neler olabilir?Veya bu bozuklukları en az noktaya nasıl indirebiliriz?

Saygılar.


Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

GRAFTTÇevrim Dışı

Kayıt: 14/12/2006
İl: Istanbul
Mesaj: 4452
GRAFTTÇevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 10 Nisan 2007 23:24
Bende her daim damızlık olarak bakacağım balıklarımı hobicilerden ve anne ve babalarını görerek almaya özen gösteriyorum.Tüm balıklarımı aynı yerden almıyorum 1-3-5 gibi adetlerde farklı yerlerden alıyorum.

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

PosseidonÇevrim Dışı

[B]2213,1[/B]
Kayıt: 19/12/2006
İl: Istanbul
Mesaj: 836
PosseidonÇevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 13 Nisan 2007 09:08
Evet arkadaşlar tüm fikirlerinize katılıyorum. Bundan 15 yıl önce beslediğimiz veliferyalarla veya molilerle şimdi akvaryumcularda satılanlar görünüm aöısından aynı olabilir ama o eski iri ve dayanıklı balıklar yok.Bu durum japonlar içinde geçerli.
Hobinin bilinsiz bir şekilde yayılması ve ticari amacın hat safhada olup üretimin hızlandırılması v.s bir çok sebebten dolayı böyle şeyler yaşıyoruz.
Ama bunun önüne nasıl geçilir bilemem. Acaba ipin ucunu kaçırdıkmı diye düşünüyorum bazen. Azda olsa bu tip siterdeki arkadaşlarla bir şeyler yapabilirmiyiz umududa var içimde ama ne kadar başarılı oluruz , ne kadar katkımız olur onuda bilemem. Neticede bütün dünyada olan bir olay.
Saygılarımla.

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

ferkan06Çevrim Dışı

Kayıt: 09/03/2007
İl: Ankara
Mesaj: 16
ferkan06Çevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 15 Nisan 2007 00:26
Hobiye yeni başlamış biri olarak sizlerden çok şey öğreniyorum, hepinize teşekkür ederim. Bilinçli insanların ( akvaristlerin ) sizin yazılarınızı okumalarını teşvik etmek gerek diye düşünüyorum. Bende balıklarımı üçer, beşer farklı yerlerden aldım ve yavru elde edersem takas yolu ile kardeş çiftleşmesini önlemek istiyorum. Tanıdığım dostlarımada bu konuyu aktaracağım. Sanırım elimden gelende bu olur.
Herkese teşekkür ediyorum. Saygılar.

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

YBNÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 14/09/2006
İl: Ankara
Mesaj: 1247
YBNÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 15 Nisan 2007 00:50
Aslında belirtilen nerdeyse tüm fikirlere katılıyorum, eklemek istediğim nokta aynı zamanda balık form bozulmasının bizler yüzünden olduğudur.
 
Birçok akvarist genelde akvaryum kapasitesinin üzerinde balık besler, Üreticiler ise bu kapasiteyi birkaç kat katlıyabilirler. Hernekadar filtrasyon muhteşem bile olsa balık formu içinde bulunduğu akvaryum kapasitesine de bağlı.
 
Bu foruma da üye olan işyeri arkadaşım merkal'ın küçük akvaryumuna (10 litre) oldukça iyi bir filtrasyon sistemi yaptık (5 litre) içine de lepistes yavruları attık, normal şartlarda bu yavruların şu anda erişkin olmaları gerekiyor, fakat ergen boyutta takılıp kaldılar, fiziki yapı olarak büyük lepistesler ile aynı olmalarına rağmen boyut olarak yarısı kadarlar. Benim görüşüm; su dengesi gayet iyi olmasına rağmen akvaryum hacmi uygun olmadığı için lepistesler bu hacme uygun olarak geliştiler ve cüce kaldılar. Şu anda bu akvaryumda 2 erkek, 2 dişi lepistes bıraktık, daha büyüyüp büyümeyeceklerini göreceğiz, eğer büyümezlerse de üreyip üremeyeceklerini, ürediklerinde de yavruları geniş hacimli bir akvaryuma aktarıp yavruların ebeveynlerinde oluşmuş cüceliği devam ettirip ettirmeyeceklerini göreceğiz.

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

Yunus EmreÇevrim Dışı

Kayıt: 12/01/2007
İl: Trabzon
Mesaj: 1180
Yunus EmreÇevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 15 Nisan 2007 01:23

Söylenen görüşlerin hepsine katılmakla birlikte şunu söylemek istiyorum.Ben neredeyse 7 yıldan beri canlı doğuran besliyorum ve ürettiğim yavruların çoğunluğu kardeşler arasında olan çiftleşmeden oluşmuştur.Ben şu ana kadar yavrularımda ve damızlıklarda hiçbir şekil bozukluğuna rastlamadım.Sadece erken yaşta hamile kalan dişilerde ve onların yavrularında şekil bozuklukları v.b. gördüm.Bunun başka nedenleri var ve bu yüzden bir an önce çözüm yolları bulunması gerekiyor.Birde işin gerçeği artık koskoca doğanın dengesi bozuluyor.Bu nedenle elimizi çabuk tutup birşeyler yapmalıyız.Cry


Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir